Çernobil 01.23.40 | Kitap Yorumu | DUYGUBLOG



 Orijinal Adı: Chernobly 01.23.40
Yazar:  Andrew Leatherbarrow
Baskı Tarihi: 2019
Sayfa Sayısı: 284
Yayın Evi: İndigo Kitap
Türü: Tarih, Araştırma-İnceleme


Merhabalar, bugün sizlere yeni bir kitap yorumuyla geldim. Biliyorsunuz dünyamızı etkileyen, insan eliyle yapılmış bir felaket olan Çernobil. Günümüzde hala terk edilmiş halde duran Pripyat şehri Çernobil bölgesinde yaşanan bir olay, ayrıca Sovyetler Birliği'nin de yıkılmasının en büyük nedenlerinden biri. 

Yer: Çernobil Nükleer Santrali, Pripyat, Ukrayna
Tarih: 26 Nisan 186
Saat: 01.23.40

Yazar kitabın ilk başlangıcından Çernobil zamanına gelene kadar geçmişteki nükleer kazalardan bahsetmiş ve Çernobil kazasıyla da karşılaştırma yapmış. Bir cümlesinde Hiroşima'ya atılan bombanın tam 10 katı olduğundan bahsetmiştir. Bu çok korkutucu bir rakam. Yazar ayrıca Çernobil' i de ziyaret edip orda gözlemlediği olayları anlatmış ve kitabın en son sayfalarına da çektiği fotoğrafları yerleştirmiştir. 

~ Çernobil kazası sırasında yani saat gece 1 buçuk sularında hükümet 4.rektördeki sorunu  fark ediyor ama vatandaşlarına ilk gün bir şey söylemiyor. Daha sonralarında havadaki yüksek miktar radyasyon fark edildiği için açıklamak zorunda kalıyor. Halkı birkaç günlük diyerek ülke dışına çıkartılıyor. Böyle denildiği için yanlarına özel eşyaları hariç eşya alımına izin verilmiyor ve ülkeden ayrılmaları sağlanıyor. Tabii gidenlerin yanında gitmeyenler de var mesela Çernobil Nükleer Santrali'nde çalışanlarından bazıları Çernobil'i terk etmiyor ve kahramanca, durumu tekrardan düzeltmeye çalışıyor. Kitapta "Eğer onlarda kaçsaydı yangın 600 metrelik türbin odasına yayılabilir ve çatının büyük bir bölümü de çökebilirdi. Alevler daha sonra Ünite 1,2 ve 3' e yayılarak muhtemelen reaktörlerin dördünün de patlamasıyla sonuçlanabilirdi." diye bahsetti. Tabii yüksek radyasyona maruz kalanların dokuları zarar görür, vücutları kapkara olur, ishal ve bulantı olur, saçları avuç avuç elinize gelir, vücudu bir balon gibi şişer, kitapta bir çalışanın günde yirmi beş otuz beş kez kakasını yaptığını ve hastanedeki son iki günde akciğerlerinin, karaciğerlerinin parçaları ağızından geldiğini ve iç organlarıyla boğulduğunu söylemiş yazar.
 
Bu seferki biraz uzun oldu farkındayım ama bu bana göre çok "tuhaf ve ilgi çekici" bir konu. Eğer sizde Çernobil kazasını merak ediyorsanız okumanız gereken kitaplardan birisi bu derim. Yazar bu konuda bilgi sahibi olmak için çok çalışmış ve Çernobil Santrali'ni ziyaret etmiş kendi gözlerinden bize aktarmıştır. Etkileyici ve çok bilgilendirici bir kitap. Bilimsel terimleri direk olarak kullanmıyor ilk önce bize tanıtıp sonra kullanıyor. Roman ve Klasik okumaya bayılan birisi olarak beni birazcık sıktı sanki beynime bir anda tonlarca bilgi girmiş gibi hissettim :) Ancak karşımda, çok iyi bir anlatımı olan ve nerde ne kullanacağını - yazacağını- iyi bilen bir yazar gördüm. Çernobil kazası hakkında çeşitli diziler ve filmler de var daha çok bilgi sahibi olmak isterseniz izlemenizi tavsiye ederim.
5/5 


KİTAP AÇIKLAMASI

Akılalmaz Gerçekleriyle Dünyanın En Büyük Nükleer Felaketi

“Tam o noktada görünüşleri değişmeye başlıyor… Kıyafetle korunmayan derileri kızarıyor, yüzleriyle elleri şişiyor. Alınlarında, saç diplerinde kan benekleri beliriyor. İki saat içinde onları tanıyamaz hale gelmiştik. Bu insanlar, korkunç şekilde acı çekerek öldüler. Bilinçleri açıktı. Konuşamıyorlardı. Sadece fısıldayabiliyorlardı. Onları öldürmemiz için bize yalvardılar.”

Yer: Çernobil Nükleer Santrali, Pripyat, Ukrayna

Tarih: 26 Nisan 1986

Saat: 01.23.40

Alexander Akimov, Çernobil’in 4 numaralı reaktörü Ünite 4’te son çare olarak acil durum butonuna bastı. Bu karar, bütün bir şehrin kalıcı olarak tahliye edilmesine ve binlerce insanın ölümüne sebep olurken, aynı zamanda Sovyetler Birliği’nin çökmesinin nedenlerinden biri haline geldi. Ayrıca yıllarca sürecek olan tartışmalara, abartılı ve doğruluğu çarpıtılmış hikâyelere yol açtı.

Yanan bir reaktör çekirdeğinin Doğu Avrupa’yı radyasyon altında bırakmasına engel olmak uğruna verilen bu savaşta, radyasyon miktarından makinelerin bile çalışmadığı bölgelere girerek kendini feda eden kahramanların hikâyelerini, efsanevi Tasfiyeciler ile ilgili şaşırtıcı gerçekleri ve SSCB’nin göstermelik mahkemeleriyle ilgili gizli kalan detayları öğreneceksiniz.

Tam beş yıl süren bu araştıma, günümüzde hâlâ terk edilmiş olan Pripyat şehri ve Çernobil bölgesinde yaşananları anlatırken, yazarın çektiği fotoğraflar ve santralin teknik şemalarıyla derinlik kazanıyor.


 Peki siz bu kitap hakkında ne düşünüyorsunuz? Neler hissettiniz? 

























2 Yorumlar

Daha yeni Daha eski