Yazarı: Oscar Wilde
Sayfa Sayısı: 268
Tercümanı: Didar Zeynep Batumlu
Yayınevi: İş Bankası Kültür Yayınları
Türü: Felsefi Roman
Selam arkadaşlar nasılsınız, umarım iyisinizdir. Ben de bu aralar kendimi derslere vermeye çalışıyorum. Sınav haftam yaklaştı malum. İşte tam da fizik çalışırken bir mola veresim ve blog yazasım tuttu. Bende en son okuduğum ve aşırı etkilendiğim Dorian Gray'in Portresi'nin yorumunu yazmaya karar verdim. Bu kitabı awmde açılan bir fuardan aldım. Fuar falan ama fiyatlar çok pahalıydı hatta gereksiz pahalıydı. Örnek vereyim, Güneşi Uyandıralım'ı bilirsiniz işte o kitap tam 39 tlidi. Bir baktım ben şok. Sonra elimdeki mücevheri usulca yerine bıraktım.
Sonra bu kitabı gördüm işte arka kapak fiyatıyla satın aldım 19 tlydi. Aslında internette daha ucuz bulabileceğim konusunda bahse girerim fakat fuara gitmişken, hazır alıyım dedim. Kargo beklemeye bile sabrım yok (yazıklar olsun banaa(!) Bu kitabı spoiler vermeden anlatacağım. Kitabın içeriğinden çok nasıl hissettiğim konusunda yazmak istiyorum çünkü aşırı "şey" hissettim. Bundan şimdi değil de birkaç paragraf sonra bahsetmek istiyorum.
Şimdi gelelim fasulyenin faydalarına:
Bu kitap Oscar Wilde'nin okuduğum ilk kitaptı. Tabi ki bu yazarın sevilen ve övülen bir yazar olduğunu biliyordum fakat okumaya hiç fırsatım olmamıştı. Aslında "fırsatı olmamak" kelimesini artık yanlış, aldatıcı buluyorum bunun yerine dürüstçe "önceliklerimde yoktu" desem daha iyi olur.
Meşhur İrlandalı dahi yazar: Oscar Wilde, 19.yüzyılda yaşamış, zamanın katı ahlak kuralları yüzünden 2 yıl hapishanede kalmış. Şimdi siz bu kız niye kitap değil yazarı tanıtmakla başladı diyebilirsiniz. Çok güzel bir yerden bağlantı kuracağım şimdi,,, Durruun!
Şimdi sakince konumuza dönelim. 2 yıl hapishanede yatmasının nedeni eşcinsel olmasıymış. İlk defa bir eşcinsel yazarla tanıştığım için özel şeyler hissettim. Ben bu kitabı okumaya başladığım da eşcinsel olduğunu bilmiyordum fakat kitapta yaptığı betimlemelerden biraz anlamış kadar oldum sayılır. Sonra gidip araştırdığım da öğrendim bu bilgiyi. Yani kesin değilmiş sanırım ama baya büyük ihtimaller varmış.
Ben ise kitaptaki felsefi karakter olan Henry Wotton'ın, Dorian Gray'a yaptığı güzellemeler tuhafıma gitti diyebilirim. Bir erkeğin başka bir erkeğe böyle betimlemeler kullanması garibime gitti yani. Yanlış anlamayın ben herkese her anlayışa her yönelime, her inanca saygı duyan biriyim.
Vee bu kitap artık benim favori kitabımdır. İçine bir sürü notlar aldım ilk defa. Hayalet okuyuculuk yapmadım. Bazen anlatımı ağır geldi bazen hoş geldi. Belki ortaokul öğrencilerinin anlama gücünü zorlayabilir.
Kitabın sonunu okuyunca öyle değişik hissettim ki anlatamam. Böyle var oluşla yok oluş arasındaki bi çizgideydim sanki. Öyle değişik, öyle endişeli, öyle nerden geldim ben buraya böyle, düşüncesi. Dorian Gray'i ilk başta sevmiştim, merhamet göstermiştim o yakışıklı yüzüne fakat sonradan merhametimin içine etti tam bir tabiriyle. Merhamet en tehlikeli duygu mu sahiden? Ya da şöyle mi demeliydim, Dorian Gary bana 'hayal kırıklığı' yaşattı. Hayal kırıklığını Türkçemizde ilk kullanan kişiyi biliyor musunuz bu arada? Tevfik Fikret.
Bu kitabı öyle çok anlatmak istiyorum ki nerden başlayacağımı bilemiyorum sadece.
Kitap Dorian Gray adında bir yakışıklının tablosunun yapılması ve sonra ettiği bir dua yüzünden başına geliyor bu olaylar. Şöyle diyor duasında; bu tablo yaşlansın da ben genç kalayım, diye bir şeyler zırvalıyor. Ahh ah! Sonra da her günah işlediğinde tablosu çirkinleşiyor ama kendisi genç kalıyor. Buradan sonrasını hatırlayıp tekrar yaşamak istemiyorum çok üzgünüm. Okumaya karar verirseniz bana ne hissettiğinizi yazın sevgili dostlarım.
Bilemiyorum belki de benim o anki ruh halim bu kitabı çok beğenmiştir. Belki sizde yan etki yapar dostlarım. Özellikle sürekli felsefi konuşan Henry'in söyledikleri sanata olan açlığımı besliyor. Çoğu yerde ona katılmasam da söyleyişi, betimlemeleri çok göz boyayıcı. İnsanı kolayca etkisi altına alabilir.
Sokrates'te gençleri yoldan çıkarmadığı suçuyla idam edilmemiş miydi? Henry de felsefe için ölmeyi hak ediyor.
Gerçek güzellik entelektüelliğin başladığı yerde biter.
Ahlakın temelindeki toplum korkusu, dinin sırrı ise Tanrı korkusu: İşte bizi yöneten iki şey.
Bir bakıma güzellik de bir tür dehadır; hatta dehadan daha üstündür çünkü hiçbir açıklamaya ihtiyat duymaz.
-Gençken yaptığınız çok büyük bir hata var mı düşes?
-Olmaz mı hem de öyle çok var ki.
- O zaman yanı hataları yine yapın. İnsan gençlik günlerine geri dönebilmek için akılsızlıklarını tekrarlamalıdır.
Şimdi dostlarım ben gidip kaldığım yerden dersime devam edeyim. Yorum bırakmayı unutmayın! Hepinizi çok özledim...
iyi dersler, iyi sınavlar :) kitaplar çok pahalı artık yaaa :) bu romanın filmi var, filmi de güzel, eski bir film, öğütlerim :) iyi anlatmışsın, ne kitap ne konu ama değil mi, tablo ve gençlik, etkilenmen normal, etkilenmicek gibi değil ki, kitaptan aldığın heyecanı ne güzel anlatmışsın ama :)
YanıtlaSilYorumun için çok teşekkür ederim deep. Filmini yeni öğrendim. İzlemek istiyorum en yakın zamanda
SilBu kitabı okumanıza çok sevindim. Evet kitaplar çok pahalilar
YanıtlaSilDorian Gray'i de çok sevmiştim. Elinize sağlık:)
YanıtlaSil